Tiyatro sanatı hareketli bedenlerle icra edilir. Ancak hareket eden beden tiyatro için zorunlu olmasına karşın yeterli koşul değildir. Teatral deneyim için hareket eden beden bir “eylem” içinde olmalıdır. Bu sebeple bu kampta eylem kavramını, tiyatro sanatının eylemle olan ilişkisini ve oyuncunun sahnede bir eylemi gerçekleştirebilmesinin koşullarını araştıracağız. Oyunculuk sanatının eylemi canlı akışı içinde tekrar edebilecek, yansıtabilecek yegane sanat olduğunu görmeye çalışacağız.
Eylem Üzerine…
İnsanı diğer canlılardan ayıran eylem, eylemde bulunan bireyi de diğer bireylerden ayırır. İnsan, eylem sayesinde türsel olduğu kadar bireysel biricikliğini de kazanır. Diğer canlı türlerinin üyeleri de birbirlerinden farklıdırlar. Ancak onlar bu farklılıklarını ifade edemezler. Birbirleriyle iletişim kurup ihtiyaçlarını ve isteklerini anlatabilirler ama konuşarak bir ilişkiler dokusu oluşturamazlar. Kendi farklılığını bilmek insana yetmez, bu farklılığın herkesçe bilinmesini arzular, bu yüzden de eylemek ister: Başka hiçbir etkinliğin yokluğu eylemin yokluğu gibi insanî varoluşu oratadan kaldırmaz. Arendt’e göre hiç emek harcamadan hiçbir şey üretmeden yaşanabilir ama eylemde bulunmadan yaşanamaz. Eylemin yokluğu, insaniliğin aşınması ve hatta yok olmasıyla sonuçlanır. Eylem dışındaki insanın yapabileceği tüm şeyler ya bir makine ya da bir hayvan tarafından da yerine getirilebilecek olan edimlerdir.
Felsefeden sanata hayatın her alanında bedene ve bedensel olana ilginin artmasına karşın şaşırtıcı bir şekilde eylemin değeri artmaz. Beden “çıplak” bir halde yani eylemden yoksun olarak değer kazanır. Bedensel etkinlikler içindeki bu hiyerarşik kaymanın tiyatro sanatına da yansımaması düşünülemez elbette. Oyuncu tiyatro sanatında en önemli unsura dönüşür, ancak bir eylem merkezi olarak değil salt bir beden olarak. Oyunculuğun eylemle olan bağının zayıflayışı onu yönetmenin elinde şekle sokulmayı bekleyen bir hammaddeye çevirir. Ayrıca eylemi canlı akışı içinde tekrar edebilecek yegane sanat olan tiyatronun özgünlüğünü yitirmesine yol açar.
Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden 2000 yılında mezun oldu. 2005 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü’nden Ta’ziye ve Tragedya karşılaştırması yaptığı teziyle master derecesi, “Hareket, Eylem ve Diyalog” isimli teziyle doktora derecesi aldı. 1991′de Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’nda oyuncu olarak başladığı tiyatro çalışmalarına 2000 yılından bu yana yönetmenlik yaparak devam ediyor. Seyyar Sahne’nin ve Stoa’nin kurucusu ve yönetmenidir. 2006′dan bu yana süren tiyatro kamplarının başlangıcından bugüne sanat yönetmenliğini yürütmektedir.
24 Haziran öğle vakti Medrese’ye varış.
Akşam 17:00 – 20:00 arası tanışma ve oyunlar, atölyenin gidişatına dair bilgilendirme.
25 Haziran – 31 Haziran arası her gün ortalama 7 saat çalışma.
Son gün 1 Temmuz 9:00-12:30 arası kapanış ve feedback
Stoa’nden ayrılış.
Kamp Tarihi: 24 Haziran 2017 – 1 Temmuz 2017
İndirimli Erken Kayıt Son Tarihi: 31 Mayıs 2017
Son Başvuru Tarihi: 22 Haziran 2017
KİMLER BAŞVURABİLİR?
Oyunculuğa ilgi duyan herkes. Bu atölye için bir tecrübe şartı aranmamaktadır.
GELİRKEN…
Katılımcıların rahat hareket edebileceği, mümkünse baskısız siyah tayt ve tişört getirmeleri beklenmektedir.
(Konaklama, eğitim ve günde üç öğün yemek dahil)
31 Mayıs öncesi kesin kaydını tamamlayanlara: 995 TL
31 Mayıs sonrası kayıtlarda: 1105 TL
Yeni Başlayanlar için Oyunculuk Okulunun,
2 modülüne katılanlara toplamda 150TL,
3 modülüne katılanlara toplamda 325TL,
4 modülüne katılanlara toplamda 525TL,
5 modülüne katılanlara toplamda 750TL,
6 modülüne katılanlara toplamda 1000TL
burs sağlanacaktır.
(Ödeme aşamasına başvurunuz değerlendirildikten sonra geçilecektir. Başvurunuzun kabul edilmesi durumunda sizinle bu ve diğer detaylarla ilgili e-posta yoluyla bağlantıya geçilecektir.)
Stoa’ndeki kamplara olan ilginiz için teşekkür ederiz. Medrese’ye gelirseniz sizinle çalışmaktan büyük mutluluk duyacağız. Burada kalacağınız süre boyunca doğayla ve diğer Medrese sakinleriyle uyumlu bir yaşama katılmanızı, buranın bir parçası gibi hissetmenizi, davranmanızı diliyoruz.
Başvurunuz sonrası daha detaylı yazışırız ancak yine de size buradaki yaşam, çalışma ve konaklama mekânları hakkında biraz bilgi verelim istiyoruz:
Buraya gelmek oldukça kolay. İzmir havaalanından 1 saat uzaklıktayız sadece. Zor olan buradan ayrılmak oluyor.
Şirince’de hava, yazın çoğu yerde olduğu gibi oldukça sıcak. Güneş altında durulmuyor. Ancak Medrese’nin salonları ve revakları klimalı gibi… Geceleri hava serinliyor. Son üç yazdır, Eylül’e kadar hiç yağmur yağmadı. Bu sene de yağmaz muhtemelen.
Yemek menümüz genelde zeytinyağlı ve sebze ağırlıklı. Vejetaryenleri ve veganları da düşünerek menüde et olduğu öğünler, eti ayrı bir kapta pişiriyoruz. Medrese’de sağlıklı bir yemek rejimi sizi bekliyor kısacası.
Kendine has birçok odamız mevcut. Size uygun olacağını düşündüğünüz konaklama tipini seçmek ve/veya çalışma mekanlarımız hakkında bilgi sahibi olmak için başvurunuzu yapmadan önce lütfen konaklama mekânları sayfamıza bir göz atın.
Görüşmek dileğiyle…